ا عوة إ العقيدة الا سلامية

Benzer belgeler
Borçlunun sadaka vermesinin hükmü

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Altın takmanın erkeklere haram kılınmasındaki hikmet nedir?

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

İSLÂM AKÎDESİ العقيدة الا سلامية. ] تر [ Türkçe Turkish. Salih b. Fevzân el-fevzân. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

وجوب معرفة العقيدة الا سلامية

ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil

Ö zürsüz oruç tutmayan kimseye kaza gerekir mi? Muhammed b. Salih el-useymîn

MÜSLÜMANLAR İÇİN. Muhammed Salih el-muneccid. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ümmü Nebil

لا حرج من قضاء رمضان ا صف ا اk من شعبان

مk و يف تكون صلاة ا سافر وصومه

Terceme : Muhammed Şahin

Kadir gecesi, her yıl belirli bir gece ile sâbit midir?

ORUCA BAŞLAMADA ASTRONOMİK HESABA MI GÜVENİLMELİ YOKSA HİLALİ GÖRMEK Mİ GEREKİR? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

Zilhicce ayının günlerinde getirilen mutlak ve mukayyed tekbir ا كب ا طلق وا قيد أيام ذي ا جة. Abdulaziz b. Abdullah b. Baz

MUSKA VE NAZARLIK TAKMANIN HÜKMÜ

Kabirleri ziyaret etmenin, Fatiha sûresi okumanın ve kadınların kabirleri ziyaret etmelerinin hükmü

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününün müslümanlar için önemi

Ehl-i Sünnet ve l-cemaat in akîde ve diğer dîni konulardaki esasları

Kar veya yağmur sebebiyle Cuma namazını terk etmenin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

كيف سيكون حساب ال فر الا خرة

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi?

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

Hâmile kadın için haccın hükmü

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

أسا ب القرآن ا عوة إ توحيد الا ية

Arefe günü ile ilgili meseleler ve hükümleri مساي ل وأح م تتعلق بيوم عرفة. Bir Grup Âlim

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

GIDA DEPOSUNDA ÇALIŞAN VE DOMUZ ETİNİ TIRLARA TAŞIMASI İSTENEBİLEN KİMSENİN HÜKMÜ

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- nurdan mı yaratılmıştır? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

İNSANLARA İLİM ÖĞRETMENİN VE ONLARI İYİLİĞE DÂVET ETMENİN FAZÎLETİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Muhammed Salih el-muneccid

şeyh Muhammed b. Salih el-useymin

PEYGAMBERLERE ÎMÂNIN HAKİKATİ. Hâfız el-hakemî

Kadının abdestte başörtüsünün üzerini mesh etmesinin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn

Haccı mı edâ etmesi yoksa oğlunu mu evlendirmesi gerekir?

Her elini uzatana (isteyene) zekât verilir mi?

KÂFİRLERİN BAYRAMLARINA KATILMANIN HÜKMÜ

FÂİZLE ALIŞ-VERİŞ YAPMAK VE BUNUN VAHİM SONUÇLARI

هل الا نبياء متساوون. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

Başörtüsünün üzerini mesh etmede aranan şartlar. Muhammed Salih el-muneccid

SELÂMIN ŞEKLİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Muhammed Salih el-muneccid

HACCIN ÖMÜRDE BİR DEFA FARZ KILINMASININ HİKMETİ

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Haccın mikat yerleri

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

Arafat'ta vakfenin vakti

Cidde'de yaşayan ve hac için Mekke'den ihrama giren kimsenin hükmü. Muhammed Salih el-useymîn

İHLAS VE NİYET. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Bid'at münasebetlerde verilen ödüllerin hükmü

ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF

şeyh Abdulaziz b. Abdullah b. Baz

Terceme : Muhammed Şahin. Mevlid-i Nebevî'yi kutlamayı müstehap olarak görenlere reddiye. Muhammed Salih el-muneccid. Tetkik : Ali Rıza Şahin

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid

Teşrik günlerinde zevâlden önce cemreleri taşlamanın hükmü

Ramazan orucu kimlere farzdır? Ramazan orucu ile nâfile orucun fazileti nedir? Abdulaziz b. Abdullah b. Baz

اذا ب علينا أن ب ا أك من شخص آخر

Salih b. Fevzân el-fevzân

تقلقه الوساوس اخلطرات و ر د أن شع ف صلاته. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Muhammed Salih el-muneccid

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

ŞABAN'IN 30. GECESİ HİLAL GÖRÜLMEDİĞİ ZAMAN (NE YAPILIR?)

DİLİN TEHLİKESİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

KELİME-İ ŞEHÂDETİN KABULÜNÜN ŞARTLARI

HACDA KADINLARLA İLGİLİ HÜKÜMLER

İNSANLARIN RAMAZAN HİLÂLİNİ GÖRMELERİ GEREKİR Mİ?

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM

Abdestte başın bir kısmını mesh etmek yeterli midir? Muhammed b. Salih el-useymîn

ON EMİR الوصايا لعرش

Tuvâlet ihtiyacını giderirken önünü veya arkasını kıbleye dönmenin hükmü nedir?

İki secde arasında otururken ellerin durumu nasıl olmalıdır?

Muhammed Salih el-muneccid

NİÇİN RAMAZAN ORUCUNU TUTUYORUZ? ملاذا نصوم رمضان اسم املؤلف حممد صالح املنجد

Ramazan'ın gündüzünde oruç tutmayanlara ve kâfirlere yemek satmanın hükmü

الا ح م ا تعلقة بصيام ست شوال

Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz

Bayramları münâsebetiyle kâfirleri kutlamanın hükmü

İlmî Araştırmalar ve Dâimî Fetvâ Komitesi

حديث توسل آدم نليب وتفس : {وابتغوا يله الوسيلة} şeyh Muhammed Salih el-muneccid

كيفية الوقاية من الع. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Münker ve Nekir'in vasfı konusundaki sahih hadisler

Muhammed Salih el-muneccid

Terceme : Muhammed Şahin

كيفية الصلاة والصوم ف بللاد ليت نهارها داي م أو للها داي م

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

RAMAZAN AYININ GİRMESİ MÜNASEBETİYLE BİR ÖĞÜT نصيحة بمناسبة دخول شهر رمضان. Abdulaziz b. Abdullah b. Baz

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum yıldönümünü türkü-şarkı söylemeden ve haramlar işlemeden kutlamanın hükmü

Abdestte başı mesh etmenin şekli

MUSA -ALEYHİSSELÂM- İLE FİRAVUN KISSASI. Muhammed Şahin. Tetkik eden: Ümmü Nebil. Rabva Semti İslâmî Dâvet Bürosu. [ Türkçe ]

Muhammed Salih el-muneccid

Muhammed Salih el-muneccid

Transkript:

İSLÂM AKÎDESİNE DÂVET ETMEK ا عوة إ العقيدة الا سلامية ] تر [ Türkçe Turkish Salih b. Fevzân el-fevzân Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 200-43

ا عوة إ العقيدة الا سلامية» باللغة ال ية «صالح بن فوزان الفوزان تر ة: مد مسلم شاه مراجعة: ع رضا شاه 200-43 2

Müslümanın, Allah Teâlâ nın kendisine İslâm akîdesini öğrenmeyi ve bu akîdeye sımsıkı sarılmayı lutfetmesinden sonra küfür ve şirk karanlığından İslâm nûruna çıkarması için insanları bu akîdeye dâvet etmesi gerekir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur: à ßÞ Ý Ü ÛÚ Ù Ø Ö ÕÔ Ó Ò Ñ[ $ # "! ì ë ê é èç æ å ä ã â á /. -, + *) ( ' & % Z < ; : 9 87 6 5 43 2 0 ] سورة ا قرة الا يتان -٢٥٦: ٢٥٧ [ "Dînde zorlama yoktur.artık hak ile bâtıl (hidâyet ile dalâlet) birbirinden ayırt edilmiştir.o halde her kim, tâğûtu inkâr eder ve Allah a îmân ederse, kopmayan sağlam kulpa sarılmıştır. Allah, (kullarının dediklerini) hakkıyla işitir, (onların yaptıklarını ve niyetlerini) iyi bilir. Allah, (yardımı, tevfiki ve korumasıyla) mü minlerin dostudur.onları (küfür) karanlıklarından (îmân) nûruna çıkarır.inkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğûttur, onları (îmân) nûrundan (küfür) karanlıklarına götürür.işte bunlar, cehennemlik olanlardır. Onlar orada (ebedî) olarak kalıcıdırlar." İslâm akîdesine dâvet,gelmiş-geçmiş bütün elçilerin dâvetlerinin başlangıcı olmuştur. Onlar İslâm akîdesine dâvetten önce başka bir şeye başlamamışlardır. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur: Z...ON M L K J I H G F E D[ ] سورة ا حل الا ية :٣٦ [ Bakara Sûresi: 256-257 3

"Andolsun ki biz, (geçmişte) her ümmete (topluluğa) bir elçi gönderdik (ve ona şöyle söylemesini emrettik): Yalnızca Allah a ibâdet edin ve Tâğûta ibâdet etmekten sakının." Her elçi (rasûl), kavmine dâvete başlarken onlara şöyle derdi: Z ± «ª...[ ] سورة هود الا ية: ٥٠ [ "Ey Kavmim! Yalnızca Allah a ibâdet edin. Sizin O ndan başka ibâdete lâyık bir ilâhınız yoktur. Siz, (Allah a ortak koşmanızla) ancak yalancılarsınız. 2 Nitekim Nûh, Hûd, Sâlih, Şuayb, İbrahim, İsa, Musa, Muhammed ve diğer elçilerin hepsi kavimlerine bu sözü söylemişlerdir. -Allah ın salât ve selâmı, hepsinin üzerine olsun-. Bu akîdeyi bilen ve gereğince yaşayan herkesin sadece kendisini düşünmemesi gerekir. Aksine elçilerin ve onlara inananların izlediği yol gibi, insanları, hikmet ve güzel öğütle bu akîdeye dâvet etmesi gerekir. Hiç şüphesiz bu akîdeye dâvet etmek, esas ve hareket noktasıdır. Dolayısıyla bu akîdeye dâvetten önce, bu akîdeyi ayakta tutuncaya ve onu gerçekleştirinceye kadar, farzları yerine getirmeye ve haramları terk etmeye dâvet etmemek gerekir. Çünkü bütün amelleri geçerli kılan esas, bu akîdedir. Bu akîde olmadan ameller ne geçerli olur, ne kabul görür, ne de sahibine sevap kazandırır.bir binanın temeli olmadan ayakta duramaması ve düzelememesi, herkesçe bilinen bir şeydir. Bunun içindir ki bütün elçiler, her şeyden önce akîdeye önem verirlerdi. Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- dâvetçiler gönderirken, onlara, ilk önce akîdeyi düzeltmeye dâvet etmelerini vasiyet ederdi. İbn-i Abbas tan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Muâz b. Cebel i Yemen e gönderirken ona şöyle buyurmuştur: Nahl Sûresi:36 2 Hûd Sûresi: 50 4

أول ما تدعوهم إ ه شهادة ) ) إنك تا قوما من أهل الكتاب فليكن إ إلا االله يوحدوا االله أن لا (و رواية : إ أن ) فا نهم أطاعوك لك لة فا ن هم اف ض عليهم س صلوات يوم و فا علمهم أن االله اف ض عليهم صدقة تو خذ من أغنياي هم أطاعوك لك فا علمهم أن االله ف د دعوة واتق أموالهم و راي م فقراي هم فا ن هم أطاعوك لك فا ياك وب االله حجاب.)) ] رواه ا خاري ومسلم [ المظلوم فا نه ليس بينها "Hiç şüphe yok ki sen, ehl-i kitaptan bir topluma gidiyorsun. Onları dâvet edeceğin ilk şey; Allah tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâhın olmadığına şehâdet etmek olsun. (Başka bir rivâyette, ibâdette Allah ı birlemek olsun). Eğer onlar sana bu konuda itaat ederlerse, Allah ın günde beş vakit namazı onlara farz kıldığını bildir. Eğer onlar bu konuda sana itaat ederlerse, Allah ın zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere zekâtı farz kıldığını onlara bildir. Eğer onlar bu konuda sana itaat ederlerse, onların mallarının en iyilerini almaktan sakın. Mazlûmun bedduâsından sakın. Zirâ zulme uğrayanın bedduâsı ile Allah arasında perde yoktur." Bu hadis-i şerif ile Kur an da geçen elçilerin dâvetlerinden ve Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- in hayatını iyice inceledikten sonra Allah ın yoluna dâvet metodundan şu anlaşılmaktadır: İnsanların ilk dâvet edilmesi gereken şey; Allah a ibâdet etmek, O na hiçbir şeyi ortak koşmamak ve O nun dışında ibâdet edilenleri terk etmek demek olan akîdeye dâvet etmek olmalıdır. İşte lâ ilâhe illallah'ın anlamı budur. Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, peygamberlik geldikten sonra Mekke de onüç yıl kalmış ve bu sûrede insanlara namazı, zekâtı, orucu, haccı ve cihâdı emretmeden önce fâiz, zinâ, içki ve kumar gibi haramları da terk etmeye dâvet etmeden önce yalnızca Allah a ibâdet etmek ve putlara ibâdet etmeyi terk etmek sûretiyle akîdeyi düzeltmeye dâvet etmiştir. İşte bu, günümüzde dâvete mensup olduklarını söyleyen, fakat akîdeye önem vermeyip sadece ahlâkî davranışlar üzerinde duran bazı cemaatlerin ne kadar hatalı olduklarını bize açıkça göstermektedir. Buhârî ve Müslim, İbn-i Abbas tan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet etmiştir. Buhârî; zekât kitabı,bab:63,hadis no:496 (3/449).Müslim;Îmân kitabı,bab:7, hadis no:2, (/46). 5

Bu cemaatler, bazı İslâm ülkelerinde pek çok insanın kabirlerin üzerine yapılan türbelerin çevresinde büyük şirk işlediklerini gördükleri halde, bu olay inkâr edilmemekte, -çok az bir kesimi müstesnâ- ne bir söz söylemekle, ne bu konuda bir konferans vermekle, ne de bir kitap yazmakla nehy edilmektedir. Hatta bu cemaatler içerisinde şirk işleyen ve haktan sapmış tasavvufçular olduğu halde onları nehy eden ve uyaran kimseler de bulunmamaktadır. Oysa bu kimseleri hâlis tevhîde ve akîdelerini düzeltmeye dâvet etmek, inkârcıları ve küfürlerinde ısrar eden kâfirleri İslâm a dâvet etmekten daha önce gelir. Çünkü kâfirlerle inkârcılar, küfürlerini açıkça söylemekte ve izledikleri yolun elçilerin getirdikleri şeylere aykırı olduğunu kabul etmektedirler.fakat kabirlerde yatan ölülere ibâdet eden kabirciler ve haktan sapan tasavvufçular, kendilerini müslümanlar görmekte ve üzerinde bulundukları yolun da İslâm olduğunu zannetmektedirler. Böylelikle hem kendileri aldanmakta, hem de başkalarını aldatmaktadırlar. Oysa Allah -azze ve cellebize, dâvet ve cihada önce kâfir olan yakın akrabalardan başlamamızı emretmiştir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur: [ O Z R Q P [سورة الشعراء الا ية [٢١٤: "(Ey Peygamber! Kavminden) Sana en yakın akrabalarını (onlara gelecek azabımızdan) uyar." Başka bir âyette şöyle buyurmuştur:,+ * ) ( ' & % $ # "! [ ] سورة ا وبة الا ية :١٢٣ [ Z 2 0 /. - "Ey îmân edenler! Kâfirlerden size yakın olanlarla savaşın ve onlar sizde şiddet ve sertlik bulsunlar. Biliniz ki Allah, (yardım ve desteğiyle) muttakîlerle beraberdir." 2 Müslümanların safları, yabancı şeylerden temizlemedikçe, onların açık düşmanlarına karşı ayakta durmaya ve onlara dayanmaya güçleri asla yetmeyecektir. Anlatıldığına göre, (kabirde yatan ölüye kurban kesmek, yalvarıp yakarmak gibi davranışlarla ona ibâdet eden) kabirci, birisini putun önünde ona ibâdet ederken görünce, bu durumu çirkin görüp reddetti. Şuara Sûresi: 24 2 Tevbe Sûresi: 23 6

Puta ibâdet eden adam ona şöyle dedi: -Sen, sana görünmeyen bir mahluka ibâdet ediyorsun, ben ise benim önümde duran bir mahluka ibâdet ediyorum. O halde hangimiz daha şaşılacak bir haldedir? Kabirci bu huccet karşısında cevap veremedi. Bu durum, kendisine fayda ya da zarar vermeyen şeylere ibâdet ettiklerinden dolayı her ikisi de müşrik ve dalâlette olmakla birlikte kabircinin dalâleti, daha derin ve istediği şeyin imkânsızlığı daha büyüktür. Bu nedenle Allah ın yoluna dâvet edenlerin, diğer şeylerden daha fazla akîde üzerinde durmaları, öncelikle akîdeyi okuyup anlamaları, sonra da onu başkalarına öğretmeleri, akîdeden sapan veya akîdeyi ihlal eden kimseyi akîdeye dâvet etmesi gerekir. Nitekim Allah Teâlâ, Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- e şöyle buyurmuştur: ` _ ^ ] \[ Z Y X W VU T S R Q P [ ] سورة يوسف الا ية :١٠٨ [ Z c b a "(Ey Peygamber! Onlara) De ki: İşte bu, benim yolumdur. Ben, (yalnızca) Allah a (ibâdete) dâvet ediyorum, ben ve bana uyanlar, aydınlık bir yol üzereyiz.allah ı (ortaklardan) tenzih ederim. Ben, (Allah a) ortak koşanlardan da değilim." İmam İbn-i Cerîr et-taberî -Allah ondan râzı olsun- (ölümü: hicrî 30) bu âyet-i kerimenin tefsirinde şöyle demiştir: "Zikri yüce olan Allah, Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- e şöyle buyurmuştur: Z P [ "Ey Muhammed! De ki:" Z Q [ "Allah ı birlemek, ilâhlara ve putlara değil de ibâdeti yalnızca O na hâlis kılmak, O na itaat etmek ve O na karşı gelmeyi terk etmeye çağırdığım dâvet ve benim üzerinde bulunduğum bu yol" Yusuf Sûresi: 08 7

Z R [ "Yolum ve dâvetim" Z VU T S [ "Yalnızca Allah Teâlâ'ya dâvet ederim. O nun ortağı yoktur." Z X W [ "Ben bunu yakînen bilerek" Z Y [ "Yani ben, bunu yakînen bilerek" Z \[ Z [ "Ve bana uyanlar yani beni tasdik eden ve bana îmân edenler de yakînen bilerek ona dâvet ederler" Z ^ ] [ "Zikri yüce olan Allah, Peygamberine şöyle demektedir: -Ey Muhammed! De ki: Mülkünde bir ortağı veya hükmünde kendisinden başka bir ilâhın olmasından Allah Teâlâ'yı tenzih eder ve O'nu yüceltiririm." Z c b a ` _ [ "Ben,O'na şirk koşan şirk ehlinden uzağım. Ne ben onlardanım, ne de onlar bendendir." Bu âyeti kerîme, İslâm akîdesini bilmenin ve bu akîdeye dâvet etmenin ne kadar önemli olduğuna, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- e uyanların, bu konuda onu örnek alan, akîdeyi bilen ve ona dâvet eden vasfıyla vasıflanan kimseler olduğuna, bu akîde ile ilgili hükümleri öğrenmeye önem vermeyen ve ona dâvet etmeyenin ise, -O na tâbi olanlardan olduğunu iddiâ etse bile-, hakikatte Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- e uyanlardan olmadığına delâlet etmektedir. İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin- Allah Teâlâ nın: ~} { z y x w v[ ª Z ± «[سورة ا حل الا ية [١٢٥: İbn-i Cerîr in sözü burada sona ermiştir.bknz: Câmiul-Beyân.Telif: İbn-i Cerîr et-taberi.yusuf Sûresi: 08. âyetin tefsiri. C:7. s:4. 8

"(Ey Peygamber!) Rabbinin yoluna (dînine),hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et.şüphesiz Rabbin, yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidâyete erenleri de en iyi bilendir." Emrinin anlamı hakkında şöyle demiştir: "Allah Teâlâ, dâvetin merhalelerini zikretmiş ve bunları, dâvet edilen kimsenin durumuna göre üç kısma ayırmıştır:. Dâvet edilen kimse; hakkı isteyen ve hakkı öğrendiği takdirde onu başkasına tercih edecek olan kimse ise, bu takdirde sadece hikmetle dâvet edilir. Bunun öğüt ve mücâdeleye ihtiyacı yoktur. 2. Dâvet edilen kimse, hakkın zıddı olan bir şeyle meşgul, ancak hakkı öğrendiği takdirde onu başkasına tercih edecek ve ona uyacak kimse ise, bunun hikmetle birlikte hem teşvik edici, hem de korkutucu öğüde ihtiyacı vardır. 3. Dâvet edilen kimse, inatçı ve karşı çıkan bir kimse ise, bu kimse ile en güzel bir şekilde mücâdele edilmeye ihtiyaç vardır. Eğer güzel bir şekilde mücâdele edildikten sonra hala hakka dönmezse, onunla mücâdeleden sonra -mümkün olursa- düello (mübâreze) yoluna geçilir." 2 Böylelikle dâvet metodu ve bu dâvette yapılması gereken şeyler açıkça belli olmuştur. Yine, bu dâvete mensup olduklarını söyleyen bazı cemaatlerin Allah -azze ve celleve elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- in açıkladıkları doğru metoda aykırı olarak izledikleri yolun hatalı olduğu açıkça belli olmuştur. Nahl Sûresi: 25 2 İbn-i Kayyim in sözü burada bitmiştir.bknz: es-savâik el-mursele.ibn-i Kayyim, c: 4, s: 276. 9